TÜRKİYENİN NUMEROLOJİK HARİTASI- 2

Geçtiğimiz yazımızda Türkiyenin Numerolojik Haritasındaki unsurlardan ve bu unsurların ne anlama geldiğinden bahsetmiştik. Bu yıl nasıl bir titreşimden geçmekte olduğumuzu bu noktaya nereden gelmiş olduğumuzu ve nereye doğru yol almakta olduğumuzu göz önünde bulundurarak değerlendirmiştik. Bu yazımızda bunları biraz daha açmaya çalışalım.

Türkiye’nin ‘’ Başlangıç ve Karar Enerjisi ‘’ 29/11/2 demiştik. ‘’ Başlangıç ve Karar Enerjisi ‘’nin tam olarak ne anlama geldiğine dair sorularla karşılaştım. Bu kısım bizim hareket kabiliyetimizin hangi kaynaktan beslenerek güçlendiğini gösterir. Bu kısmı çözebildiğimizde yaşamdaki hareket gücümüzü tanımlamış ve böylelikle de bunu aktive etmenin yolunu açmış oluruz. Türkiye’ninki şunu söylüyor:

Biz ülke olarak iç sesimize kulak vererek kendi derinliklerimize inebildiğimizde ilk anlamda kontrol etmekte ve onu anlamakta zorlanabileceğimiz bir yaşam gücüyle karşı karşıya kalıyoruz. İç ses, bizim bugüne dek öğrendiklerimizin aksini anlatmaya çalışırken yüreğimizin ona meydan okuyarak ortaya koyduğudur. Bunu vahşi bir kısrak gibi düşünebiliriz ki atalarımıza doğru inecek olursak bir Türkü tanımlamada atın önemini hatırlarsak bu şu anlama gelir:

İçimizdeki vahşi atla önce buluşmak adına yüreğimizin kapılarını açabilmeli, ardından onu yaşamla buluşturabilmek adına onun güvenini kazanarak onu ehlileştirme şansı yakalayabilmeliyiz. Bu bizi yaşamı okuma gücümüze götürür. İşte Yunus Emre, Karacaoğlan, Aşık Veysel OL’manın sırrı…

‘’ Süreç ve İstikrar Enerjisi ‘’ olarak 10/1 demiştik. Bu da yaşam yolculuğunda ‘’ Başlangıç ve Karar Enerjisi ‘’ olarak yorumladığımız bölümdeki hareket ve kabiliyet gücünü daimi kapılarımızı açarak onları yaşamda uyanık tutabilmek adına neye ihtiyaç duyduğumuzun göstergesidir. 10/1 bütünlük, bilgelik ve sonsuz öğrenme ve dönüşüm yolculuğu demektir.

Bir ülkenin ruhu, üzerinde yaşamakta olan her bir canın ışığıyla bütünlenir ve ancak böyle okunabilir. Ayrılık gözetmeksizin sınırlar dahilindeki ( ki başka bir boyutta  sınır da yoktur )her bir can bu bütünlüğün eseridir ve her biri de bir araya çok özel bağlantıların ışığında gelmiştir ve onlar köklerindeki güçlü ışığın onları birbirlerine çağıran hikayeleriyle beslenmiştir.

Bir ülkenin toprakları onların atalarının kanlarıyla beslenmiştir ve o toprak onların artık kutsal emanetidir ve bu emanet, yaşam yolculuğundaki o hür ışığın kendilerine emanet edilenlerin ruhsal dönüşümlerindeki ışığı olup dillenebilme eşiğini geçebilmeleri ile ilgilidir.

Bir ülkeyi koruyan en güçlü ışık o toplumun bilgeleridir ve aslında o topraklar üzerinde yaşamış tüm bilgeler de buna dahildir. Görünen görünmeyen, bizi Yunus korur ışığıyla, Karacaoğlan korur, Şems Tebrizi korur, İbni Sina da korur o ışık bizim ışığımız diye okunduğunda, Mehmet Akif korur, Nefi korur, Nabi korur, Nedim korur, Mustafa Kemal Atatürk ışık olup okunabildiğinde korur. Bilgeliğimiz ve birleşip bütünlenebildiğimiz o ölümsüzlük ışığında bilge olan parçamız köklerinden aldığı ışıkla bugün yaşamın ışığı olup okunduğunda, bu ışık hepimizi korur ve oradan akan sevgi bizi buluşturduğu o kutsallıkta hepimizden hepimize yaşam olur okunur.

Dün bizi bugüne getirir ve bugünde biz bizi alıp, yarından bugüne getirip o yarını bugünde ışık ışık dokuyabildiğimizde bugün de hak ettiği o ışıkla titreşebilecektir. Bir ülke olarak bu kavramlar bizim için çok önemlidir ve içimizdeki bu parçaların bütünlenişi ve tek ışıkta okunarak dillenebilişi hepimizin yaşam serüveninde aktive edebileceği öz gücünün de kendisi olarak değerlendirilebilir. Erenlerin erdiği bir yüceliktir elimiz ve o elde ışık olup dillenmektedir yüreğimiz!

‘’ Sonuç ve Netlik Enerjisi ‘’ olarak da 15/6’dan bahsetmiştik ki bu önemlidir diye altını çizmiştik. ‘’ Sonuç ve Netlik Enerjisi ‘’ kişinin nihai nereye doğru sürüklendiğidir ve o son eşiği geçtiğinde yaşamdaki hangi kapının, onun önünde açabileceği nasıl bir farkındalık olduğunun hikayesidir. Bu her seferinde yeni bir ışıkta okunabilir ki bu da gelişim ve onun sonsuzluğunun kendisidir.

Bu doğrultuda baktığımızda 10/1 dediğimiz bilgelik ve bilgi yolculuğu bizi iki önemli noktaya getirir. Bilgeliğin ışığı ki o her şeyle uyum içinde bir yükseliş ve kendimizle birlikte her şeyi de yükseltebiliştir ve cahilin kör ukalalığı ki bu da her şeye kapanıp her şeyi kapatarak kendimizi kendi ışığımızda kırma halidir.

Bilgi insanı ilk aşamada ukala ederdi; bununla birlikte zaman onda ışığını yaktığında o, derin bilgelik ve anlayış haline gelirdi. İlk öğrenen artık yaşamın efendisi olduğunu zannederdi; bununla birlikte yaşam hakikatini dilleyen, yaşamın sonsuz bir yolculuk olduğunu fark edebilirdi ve bu yolculukta tek hakim sevgiydi. Zincirler, olduğunu zannettiğimizdi ve içimizdeki ışığın, yol alma arzusunun, bir yerden başlama yönelimimizin ışığında ilerlediğimizde kapılar açılabilirdi ki bunu yaparken hırs bizi yorarken saf sevgi yolumuzda güller bitirir, hem bütünü hem bizi her şeyle beraber besleyebilirdi.

‘’ Doğum Sayımız ‘’ dediğimiz 27/9’dan bahsetmiştik. ‘’ Doğum Sayımız ‘’ bizim yaşam şifremiz ve ne olarak bedenlendiğimiz ve hangi ışıkla yeryüzüne indiğimizdir. Her toplum da bir ışıkla bedenlenir. Bir araya geliş, bu geliş ne denli büyük ve karmaşık gözükse de asla tasadüf değildir. Bizlerin buluşması iç sesimizi bir önceki paragraflarda ifade etmeye çalıştığımız bir yolculuk ışığıyla büyütebilmek ve bu ışıkta cesaret dediğimiz o son noktada yaşam gerçeği ile buluşmaya vardırabilmektir. Bunu yapanlar şu an ruhlarındaki ışıkla her birimize her gün bir şekilde hizmet etmektedir. Kelamları yüreğimize inmektedir ve bizden biz olup onları okuyabildiğimizde her biri güçlü bir savaşçı olup bizlerden yaşamı alıp götürmektedir. Savaşı olmak demek ‘’ yeryüzünde olma farkındalığıyla yaşamdaki varlığının ışığını yakabilmek ‘’ demektir ve önemlidir.

Ülkemizin inşa unsurunun vardığı en önemli noktaysa 9 sayısı ile çözülmektedir. 9 kendi derinlerindeki ışığı yakarak bu ışıkla tüm yaşımı kuşatabilmektir. Türkiye koruyucu bir ışık tohumlaması yapmaktadır zamanda ve biz ne kadar ki kendi öz görevlerimizin farkına varırız, o kadar ki tüm bu buluşmaların ne anlama geldiğinin farkına varırız ve böylelikle tüm yaşamı da hak ettiği o ışığa taşırız.

Bir ülkeyi var eden her insanın bu ilke kapsamında seçip aldığı özel bir ışığı söz konusudur. Her birimiz bir bütünü inşa eden tuğlalarız; bununla birlikte her bir tuğla olarak da farklı bir ışıkla varlığımızı korumaktayız ki bu ancak böylelikle mümkündür; çünkü herkes ayrı bir görevle bir araya gelebildiğinde bir inşa gerçekleşebilir. Salt tuğla ile inşa edilmiş bir bina ki bu zamana dek görülmemiştir ve bu inşa toplumda en çekirdek birim olan aile ile merkezlenecektir.

Aile bizim büyük resmimizin küçük figürüdür ve bir ailenin oluşumunda tüm soy ağacımızın ışığı barınır ve bu ışık o bütündeki kutsal hikayemizde çok önemli bir rol almaktadır. Şu kesindir ki atasını hak eden kendini hak eder ve kendini hak eden vatanını, vatanını hak eden yaşamı ve yaşamı hak eden artık bütünde olan ışığı hak etmiştir.

Kolay değildir dünyalı olmak. Dünyalı olmak bütün olmak demektir ve bu bütünlükte yerinin ve öneminin farkında olmak ve bu sorumluluğu yaşamdan almak. Böyle olunduğunda yalnızlık ve kaybolmuşluk hissi de ortadan kalkacaktır ve kutsal buluşmalar oluşmaya başlayacaktır. Yüreğimize sevgi akacaktır; çünkü biz artık kapıları açmışızdır ki bu çok önemlidir. İhtiyaç duyduğumuz her şey hep yanı başımızdadır; bununla birlikte bunu başarabilmemiz o şeyi görebilmek adına gözlerimizi açabilmemiz ile mümkündür. İşte tüm çalışmalar bunun içindir.

Yeni Yaşamda gözlerimizin hep açık olarak uyanabilmemiz dileklerimle…

Şimdilik bu!

YAZIMIZ DEVAM EDECEK

Ol Hüseyin Akdağ

10.04.2015 09:09